Mavi Göklerin Zümrüdüankası Milletimin Kızılelma’sı

yazar:

kategori:

    

    Tarihin tozlu sayfalarını yüreklerindeki cevher ile kutsal bir değere dönüştüren Türk milletinin ruhu hep aynı heyecan ile var olmuştur. 

    Zaman her şeyi kaybettirir ama bir gerçek vardır ki zaman aşkı ebedi kılar. Kutlu milletimiz tarih boyunca yedi denize üç kıtaya hükmetti. İnsanlığın zaman zaman unuttuğu adalet, merhamet ve her şeyden önce gerçek bir insaniyetin varlığını tüm dünyaya gösterdi. Gönül coğrafyamızda el açıpta âmin diyen bir neslin duası Adriyatik’ten Çin Seddine kadar yükseldi. 

    Zaman bir su misali akıpta gitti. Gönül coğrafyamızın bağları salkım salkım, pâre pâre koptu. Topraklar kaybettik kan ve göz yaşı ile yoğrulduk ama ruhumuzu kaybetmedik. 

    Sömürü zihniyeti ile nice ülkelerin kaynaklarına el koyanlar canlarını yaktıkları insanlar üzerinde bi korku imparatorluğu kurdular. Yenileşme ve medenileşme adı ile güzelleştirilen kirlenme, yükselen teknoloji ile zulmün merkezileşmesine dönüştü. 

    Sözüm ona onlar zeki idi. Onlardan başka kimse teknoloji geliştiremezdi. Gelişmemiş ve gelişmekte olanlar diye kılıflar koydular üzerimize o medeniyet timsali kirlenmişler. Kendi öz benliğini kaybedenler, ruhlarını iblisin aşına katık edenler ne desek az yetmiyor kelimeler…

    Tanrı dağlarından, Orhun’un kaynağından yüreklerini tunç edenler atlarını kanat eyleyip karış karış yol eylediler gönül coğrafyamızda, nice ülkeler abad oldu zalime karşı kılıçlar bilenirdi mazluma karşı erenlerin kalbi titrerdi. 

    Kutlu coğrafyamızda kaybettiklerimiz yüreğimizi kavuran bir kor idi. Ama demiri terbiye ettiğimiz ateşimiz küle dönsede sönmemişti. Türk’e kefen biçenler bizim ateşimizi bırakın söndürmeyi bizi tam anlamıyla yelliyor bizi daha da diri tutuyordu. 

    Ruhumuzdaki aşk atesi dirileceği günleri bekler iken günler günleri kovalıyordu. Çağlar teknoloji, bilim ve bilişim sektörleri ile değişiyor ve gelişiyor ve bambaşka bir dünyayı gözler önüne seriyordu. Bu yeni dünya da  ülkelerde kendine düşen payı alıyor bambaşka bir şekle bürünüyordu. 

    Bu gelişme ışığında bir-çok ülke için vazgeçilmez bir öneme sahip olan savunma sanayisi aynı zamanda ülkeler içinde bir saldırı stratejisidir. Sömürü zihniyeti ile gerçek hak sahiplerinin haklarını gasp edip kaynak istifleyenler bu kaynaklar ile elde ettikleri ve ürettikleri silahları tarih boyunca cümle mazlumların üzerinde denemekten bir an olsun geri durmadılar 

    Karadan, denizden ve havadan nice birlikler adaleti sağlamak için değil yeryüzünü kana bulamak için hizmet ettiler adı zalime çıkan efendilerine, teknoloji dediğimiz günümüz nimeti temiz bir gelecek için değil kirli bir amaç için kullanılır oldu.

    Gün geldi karşımızdaki sapkın ve azgın yığın ile mücadele edebilmek için geleceğe ışık tutacak genç beyinler ve adları tarihi ile müstesna gönül erleri çıkageldi. Her biri bir miras taşıyordu. Zamanında batıya gerçek ilmi öğretenler Uluğ Bey, İbn-i Haldun, Ali Kuşcu, Piri Reis gibi idiler.

    Dillerinde aşk, yüreklerinde Türk’ün mayası harç idi. Mevlana, Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre, Ahmed Yesevi gibi aşk ile yaptılar bütün eserlerini…

    Tarihe yön veren çift başlı kartalı ile gözlerini ufuklara, doğu ve batıya diken Büyük Selçuklu’nun o güzel manasını adında taşıyan bir gönül eri kendi gibi gönül işi yapan ekibi ile Türk’e yakışacak nice eseri yüreklerimize bayraktar eyledi. Geleceğin teknolojisini yerli ve milli bir kimlik ile yine bu milletin evlatlarına hediye eyledi.

    Savunma sanayisinde ülkemiz adına birçok güzel esere imza atan gönül erleri tarihe yön veren bir maneviyat ve mefkure ile bizlere bambaşka bir heyecan yaşattılar. Tamamen kendi kaynaklarımızla ürettiğimiz ve kimseye minnet etmediğimiz ilk insansız savaş uçağımız Kızılelma, çadır eylediğimiz mavi göklere yıldız, sancak eylediğimiz güneşe ise yâr oldu.  

    Tüm bu güzel çalışmalara karşı hala diş bileyenler oldu. Bu davranışları ile acziyet içinde olanlar kim bilir kimlerin yolunda hangi yalan medeniyetin kirlenmişleridir.

    Bu yalan medeniyetin temsilcileri yıllarca küçümser sözlerle yaklaştılar bizlere sadece onlar üretirdi. Onlar teknolojiyi terbiye edebilirlerdi. Biz onlar için bir pazar, bir müşteri idik. Yıllarca aynı zihniyet ile bizden aldıklarını bize satmaya çalışanlara biz sizden daha iyisini yaparız dedik.

    İçimizde ve ruhumuzda diri tutduğumuz kor ateşimizi küçümser sözlerle yellediler ve biz küllerimizden bir Zümrüdüanka yükselttik sonsuz göklere, gönül coğrafyamıza kanatları ile gölge olacak bir aşk bıraktık sonsuz maviliklere, binlerce yıllık mefkuremizi, hayallerimizi ad eyledik ona, Kızılelma’ya hey Kızılelma’ya dedik cümle aleme haykırarak Alparslanca

    Her şeyin ile bizimsin Kızılelma, anlamında ki ruh ile milletimin hayalisin, kanatlarınla cümle mazlumlara gölgesin, yerli ve milli duruşun ile gurur timsalisin ve herşeyden önce mavi göğün ve yağız yerin sonsuz sahibi Rabbime emanetsin…


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir