Türkiye’nin yarım asırlık ha oldu mu? ha olacak mı ? diye sürekli toplumun kafasında soru işaretlerinin oluşmasına neden olan Türkiye-AB ilişkileri artık kopma noktasına geldi. Avrupa Parlamentosunun almış olduğu son karar ile birlikte Türkiye’nin üyelik müzakereleri askıya alınmış oldu. Her ne kadar bu karar komisyonun almış olduğu bir karar olmasada ilişkiler açısından ciddi önem taşıyor özellikle Avrupa ülkeleri ile ekonomik ve siyasi ilişkilerin gerim gerim gerildiği son dönemlerde böyle bir kararın çıkması son derece olağan bir tepki olarak düşünüyorum.
Ekonomik olarak düşünecek olursak her ne kadar felaket senaryoları yazılsada Türkiye-Avrupa ticari ilişkilerinin her iki taraf içinde bir anda vazgeçilmeyecek boyutta, her iki tarafında ticari yönden birbirleri ile bu derece önemli ilişkileri mevcut iken Avrupa Parlamentosunun almış olduğu bu karar sadece bir inatlaşma çabasından başka öte bir şey değildir.
Tabi ki bu karar doğrultusunda ekonomik göstergeler ani değişiklikler yaşadı özellikle Euro’nun 4,12 düzeyine çıkması Euro-TL değeri paritesini TL aleyhine etkilemekte ama söz konusu bu durumun Türkiye ekonomisini ciddi anlamda bir riske sokacağını düşünmüyorum piyasaların alışkın olduğu olağan bir konjektürel dalgalanmadır.
Avrupa Birliği ülkelerinin son zamanlarda ki ekonomik göstergelerinin (bazı ülkeler için) olumlu gelmesi Euro üzerindeki değer kazanımına katkı sağladı. Özellikle Almanya’nın sanayi imalat endekslerinde ki iyi yönlü gidişat etkili oluyor her ne kadar son zamanlarda olumlu bir hava olsada Avrupa Birliğine üye ülkelerin birliğin temellerini sarsacak sosyo-ekonomik problemleri hala devam ediyor.
Şimdi bazı olasılıkları dikkate alalım AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin tamamen bitmesi durumunda Türkiye’de Avrupa Birliğinde ki ülkelerde ticari anlamda kendilerine yeni alternatifler bulmak mecburiyetinde kalacaklar ve bunun zamanlaması uzun dönemde olacak ve uzun dönemde bu alternatifi bulmak taraflar içinde maliyetli olacaktır. Bu nedenle iki tarafında ilişkilerini bıçak gibi kesmesi mümkün değildir. Avrupa’nın Türkiye gibi bir pazarı kaybetmeye gözü yemez eğer ki göze alırsada Türkiye için yılan hikayesine dönen bu durumun artık dikkate alınmaması gerektiğini düşünüyorum çünkü 1963 Ankara Anlaşmasından bu yana geçen sürecin sadece zaman kaybından başka bir şey olmadığı kanaatindeyim.
Türkiye yeryüzü ve gökyüzünde yağız yer ile mavi göğün arasında değersiz ve öyle bir kenara atılacak bir ülke değildir. Avrupa kararlarını alırken bazı şeyleri hesaplamak durumunda ticari ilişkileri,her yıl bizden ithal ettiği ve kendi topraklarında yetişmeyen ürünleri,mültecileri ve bünyesinde yaşayan Türk vatandaşlarını,herşeyi hesap edip ince eleyip sık dokuması gerek Avrupa eğer bu Türkiye Suriye kapısını açarsa buna nasıl çözüm bulacağız sorusunu kendisine hiç soruyor mu acaba eğer ki bu soruyu kendisine sormuyorsa oturup tekrar düşünmeli ve mantıklı kararlar vermelidir.
Türkiye’ye gelince Türk milleti kendi başına karar alıp uygulayabilecek kapasiteye sahiptir. Tecrübesi ise binlerce yıllık töresinden ve değişmez Türk kaidelerinden gelir bu millet Ege’den Adriyatike Hint denizinden Kuzey Buz denizine 8 bin fersahlık bir etkisi ve bir o kadar da derin bir kökü vardır. Orta Asya’dan Anadolu’ya ve Anadolu’dan yayılan göçebe ve dağınık yaşam tarzı ne zaman teşkilatlanıp bir devlet haline gelmiş ise o zaman tarih sahnelerinde ismi unutulmayacak olaylar yaşanmış ve büyük olayların ana aktörleri Türk’ler olmuştur. Cihana hükmeden başta Büyük Selçuklu,Anadolu Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu başta bahsedilen sınırları genişletmiş ve 3 kıtaya 7 denize hükmedilmiştir. Tarih belli bir noktadan sonra dağılmaya sahne olmuş ve Türkiye Anadolu topraklarında Cumhuriyetin Güneş’i ile yeni bir devlet olarak kurulmuş ve diğer Türk devletleri de belli zamanlarda bağımsızlıklarını ilan ederek Orta Asya’da kendi anayurtlarında varlıklarını devam ettirmişler ve devam ettirmektedirler
Tarih bize şunu öğütlemektedir. Milletimizin birleştiği zaman dünyayı gerçekten adalet ile hoşgörü ile yönetebilecek tek millet olduğudur. Orta Asya’da soydaşlarımız, din kardeşlerimiz yaşamaktadır. Her ne kadar şu anda Sosyo-Kültürel olarak bir aşınma yaşamış olsakta bu aşılmayacak bir problem değildir. Kan bağı doğrultusunda kendi özümüzü bulmakta zorlanmayacağızdır. Orta Asya ülkelerinin ekonomik zenginlikleri,alt yapı ve üst yapıları,doğal kaynakları yerinde ve düzenli bir şekilde kullanılıp değerlendirildiğinde ortak bir birlik çatısı altında Avrupa Birliğinden çok daha iyi ekonomik bir performansın sağlanabileceğini düşünüyorum. AB bu yeni süreçte delik deşik olan gemisi ile her gün su alıp adım adım gittiği yolda batmaktadır. Böyle hasarlı bir gemiye binip yola çıkmak Türkiye için uygun değildir. Türkiye çıkacağı yolda kendi yolunda kendi gemisinde kaptan olup yoluna emin adımlarla devam etmelidir. Çok çalışılacak belki de bir çok şeyden fedakarlıkta bulunulması gerekecek olsada bu birlik kurulmalı Türkiye Orta Asya’ya baş olmalı.
Gürkan DANIK
BŞEÜ ÖĞRENCİ KONSEY BAŞKANI
Bir yanıt yazın